Akciğer Apsesi

Akciğer Apsesi
Akciğerlerde irin oluşumuyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Ama akciğer enfarktüsü, akciğere yabancı cisim kaçması, verem, mantar hastalıkları ve bronşektazi (bronş genişlemesi) gibi öbür akciğer hastalıklarında da akciğer apsesi oluşabilir.

Akciğer apsesi akciğerlerdeki iltihaplı hastalıkların en tipik sonucudur. Benzer özellikler gösteren bu hastalıklarda önce akciğer dokusunun yıkıma uğramasıyla boşluklar oluşur. Solunum sistemini ilgilendiren birçok hastalık irin oluşumuna yol açabilir. Zamanla bu boşlukların içinde irin toplanır ve toplanan irin daha sonra da bronşlar yoluyla dışarı atılır.

Bu süreç en çok stafılokok gibi bakterilerin yaptığı akciğer enfeksiyonlarında görülür
Tedavide antibiyotiklerin bugünkü gibi hemen her fırsatta kullanılmadığı dönemlerde kendine Özgü gelişme çizgisi nedeniyle kolay tanı konan bir hastalıkken günümüzde tanısı zor, son derece karmaşık belirtiler veren bir hastalık haline gelmiştir. Tıbbın ilerlemesiyle genel durumu bozuk hastaların uzun sürelerle yaşatılabilmesi eskiden pek rastlanmayan apse türlerine yol açmaktadır. Önceleri ender rastlanan apse türlerinin günümüzde çok yaygınlaşması da belirtilerin yorumunu güçleştirmektedir. Önce akciğer apsesinin yakın zamana değin yaygın olan geleneksel biçimini inceleyelim.

Nedenleri

Akciğer apsesinin nedenleri iki başlık altında toplanabilir. Birinci grupta yer alan etkenler enfeksiyona yol açan çeşitli bakterilerdir. İkinci grupta ise apse gelişimini hazırlayıcı etkenler yer alır. Akciğer enfeksiyonuna yol açan başlıca bakteriler şunlardır:

• irin yapıcı (piyojen) bakteriler (örneğin streptokoklar, pnömokoklar, stafi-lokoklar).

• Kangren yapıcı bakteriler (örneğin Bacillus ramosus, Bacillus fragilis, Micrococcus foetidus, Bacillus fusiformis).

• Başta spiroketler olmak üzere sarmal biçimli bakteriler (örneğin Spirochaeta buccalis, Spirochaeta bronchialis).

Apse oluşumunda en önemli etkenin spiroketleri de içine alan sarmal biçimli bakteriler olduğu düşünülür. İlk lezyonları bu mikroorganizmalar yapar. Daha sonra irin yapıcı bakterilerin bunlara eklenmesiyle irinlenme başlar. Havasız ortamlarda yaşayabilen bakteriler ise ölü doku parçalarında üreyerek apseyi kangrenli duruma getirir.

Apseyi hazırlayıcı etkenlerin en önemlileri vücudun direncini azaltan hastalıklardır. Bunlara örnek olarak şeker hastalığı, kronik zehirlenmeler, vitamin eksiklikleri vb sayılabilir. Kronik bronş hastalıkları İse bu grup İçinde ayrı bir önem taşır.

Belirtileri

Hastalığın birbirini izleyen üç gelişim evresi ve bunlara koşut olarak ortaya çıkan klinik belirtileri vardır. Bu üç evre şöyle sıralanabilir:

• Apse oluşumu ve bu bölgede akciğer dokusunun yoğunlaşarak hava kaybetmesi.

• İrinli akciğer dokusunun yumuşaması.

• İrinli maddenin bronşlardan dışarıya atılması.

Apse genellikle tek, daha seyrek olarak da birçok odakta birdenbire ortaya çıkar. Sürekli yüksek ateş, göğüste ağrı, öksürük, nefes darlığı, gittikçe artan miktarda kokusuz balgam çıkarma gibi belirtiler verir.

Birkaç gün sonra hastalık yumuşama evresine girer. Hastanın genel durumu bozulur, ateşi hâlâ yüksektir. Ağzından kan gelmeye başlar (hemoptizi). Balgam miktarı artar; irinli balgamın rengi gittikçe bulanıklaşır. Böylelikle üçüncü evreye girilir. Bu dönemde apsenin içindeki irinli madde kusma biçiminde bronşlardan dışarı atılır.

Üçüncü evrede çekilen göğüs filminde duvarları kalınlaşmış, sınırları belirgin apse boşluğu açıkça görülebilir. Ayrıca bu dönemde çıkarılan çok kötü kokulu balgam kesin tanı konmasını kolaylaştıran önemli bir belirtidir. Hastanın kusma biçiminde balgam çıkarması çoğunlukla genel durumunda bir iyileşmeyle birlikte ortaya çıkan bir belirtidir, ama bu durum geçicidir.

Kuşkusuz bütün apse türleri bu sırayı izleyerek gelişmez. Yukarıda da sözü edildiği gibi antibiyotik kullanımından sonra, klasik hastalık tablosu değişmiş ve apsenin evrelerini sıralamak güçleşmiştir. Olguların çoğunda hasta uygun tedavinin uygulanması sonucunda iyileşir. Daha kötü gidişli olgularda ise akciğerlerdeki apse boşluğu kapanmaz ve bu ortamda başka iltihapların gelişmesiyle kronikleşir. Günümüzde olguların çoğunda tam iyileşme sağlanmakta, apse odağının tedavi edilmeden kendiliğinden kapandığı olgular da eskiden beri bilinmektedir.

AKCİĞER KANGRENİ

Bir zamanlar sık rastlanan, ama günümüzde çok seyrek görülen ve artık yaşamsal tehlike taşımayan bir hastalıktır. Özellikle güçsüz, yaşlı, alkolik, şeker hastası ya da tehlikeli göğüs yaralanmaları geçirmiş kişilerde görülür.

Nedenleri

Akciğer kangreni havasız ortamlarda yaşayabilen ve birçok antibiyotikten pek etkilenmeyen bakterilerin bütün akciğerlere yayılmasıyla ortaya çıkar. Bu özelliğiyle de akciğer apsesinden ayrılır; çünkü apse, çevresindeki akciğer dokusuyla sınırlıyken kangren bütün akciğerlere yayılmıştır. Kangren çoğunlukla apsenin bir komplikasyonu, yani hastalığı karmaşıklaştıran ikincil bir sorun olarak gelişir; nedeni apse ortamında gelişen kangren yapıcı mikroplardır.

Belirtileri

Kangren hızlı gelişen ve şiddetli bir hastalıktır. Hastanın genel durumu ileri derecede bozulmuştur. Ateşi yüksektir; soluğu kötü kokar. Kangren başlangıçta öbür akciğer hastalıklarından farklı olarak özgün belirtiler vermez, ama birkaç gün içinde çok kötü kokulu balgam çıkarılmasıyla belirginleşir. Önceleri gri renkli olan balgam, daha sonra kanın da eklenmesiyle kahverengiye çalar; koyu kıvamlıdır ve kusar gibi çıkarılır.

Tedavi gecikirse bu dönemde hastalık ölümle sonuçlanabilir. Buna karşılık havasız ortamda yaşayabilen hastalık etkeni bakterilere karşı özellikle etkili olacak antibiyotiklerle tedavi kısa sürede olumlu sonuç verebilir. Burada tedavinin başarısını belirleyen erken tanıdır. Daha geç başlanan antibiyotik tedavisi kangreni tümüyle ortadan kaldıramaz. Geriye kalan küçük kangren odaklan ancak cerrahi yöntemlerle temizlenebilir.

STAFİLOKOKLARA BAĞLI AKCİĞER ENFEKSİYONLARI

Akciğerde stafılokok enfeksiyonları hızla yayılır. Bu bakteriler antibiyotiklere kolayca direnç geliştirerek tedavi sorunları da yarattığından akciğerde stafilokok enfeksiyonlarına özel bir önem verilmesi gerekir.

Sağlıklı kişilerde çürükçül (saprofit) olarak, yani hastalık yapmadan yaşayan stafilokokların, hastalık yapıcı Özellik kazanmaları akciğerlerde birincil enfeksiyon oluşmasına yol açar. Bakteriler vücudun başka bölümlerindeki stafilokok enfeksiyonlarından kan yoluyla akciğerlere taşınırsa akciğerde ikincil enfeksiyon odaklan ortaya çıkar.

Belirtileri

Hastalığın başlangıcı genellikle ani ve şiddetlidir. Belirtileri bir akciğer lobunda gelişen zatürreeyi andırır. Ateş, nefes darlığı, morarma, güçsüzlük, genel durumda bozulma ve kokusuz irinli balgam çıkarmayla başlar. Hastalığın gidişi sırasında aralıklı rahatlama ve ağırlaşma dönemleri görülür. İrinli akciğer zan iltihabı (plörezi) ve akciğer zarında kendiliğinden gelişen irinli hava birikmesi (spontan piyopnömotoraks) stafilokok enfeksiyonunun en sık görülen komplikasyonlandır.

Radyolojik incelemede bir ya da her İki akciğere yayılmış iltihap odakçıkları görülür. Birden fazla iltihap odağı varsa iltihap hücrelerinin yanı sıra ülserleş-miş doku parçalarına ve hava kabarcıklarına benzeyen yuvarlak boşluklara da rastlanır. Bazı akut olgularda bu yapılar akciğer filmlerinde çok belirgindir. Yuvarlak boşlukların büyüklükleri sürekli değişir ve film neredeyse her gün farklı bir görünüm verir. Bu oluşumlar kendiliğinden ya da tedaviyle gerileyebilir, ama bazen de kalıcı olur ve akciğerlere kistik bir görünüm verir.

SONUÇLAR

İrinli akciğer hastalıklarında kesin tanının konması ve uygun tedaviye olabildiğince erken başlanması çok önemlidir. Radyolojik incelemelerin ve laboratuvar testlerinin yanı sıra bronkoskopi de yapılması tedavinin basan oranını yükseltir. îrinli akciğer hastalıklarında röntgen filmlerine yansıyan görünümlere daha önce değinmiştik. Bronkoskopi de bu tür hastalıklarda vazgeçilmez bir tanı yöntemidir. Bronkoskopik bir aygıtla doğrudan hastalık odağına ulaşılarak doku örneği alınır. Bu örnek laboratuvara gönderilerek hastalığın etkeni olan bakteri araştırılır; etkenin hangi antibiyotiklere duyarlı, hangilerine dirençli olduğu belirlenir. Böylece tedavide daha etkili antibiyotiklerin kullanılması sağlanır. Balgamda hastalıkla ilgisiz başka bakterilerin de bulunması nedeniyle tanının tek başına balgam tahliline dayandırılması sağlıklı bir yöntem değildir.

 

admin hakkında 18864 makale
Öylesine bir hasdta

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.