Şişmanlık beyinde başlıyor

Şişmanlık beyinde başlıyor

ŞİŞMANLIK BEYİNDE BAŞLAR…
Kilo alma ve şişmanlık günümüzde hemen herkesin problemi haline gelmiş durumda. Suçlu kim?!, tüketim ekonomisini iştaha getiren provakatif endüstriler mi?, yoksa bizim bitmek bilmeyen iştahımız mı? Yoksa, beynimiz mi?!!. Her gün yeni yeni ilaçlar, doğal çözümler pazara sunuluyor. Neden kilomuzu kontrol etmekte güçlük çekiyoruz. Diyet ve rejim programları en populer konuların başında geliyor

HER ŞEY BEYİNDE Mİ BİTİYOR?
Normalde yeterli gıda alındığında doygunluk hissi ile beyinin yeme işine dur demesi gerekiyor. Olması gereken durum böyledir. Ancak obezlerde beyin-mide dengesi kontrolden çıkıyor ve aslında beden için yeterli gıda alındığı halde beyin yemeyi durdurmuyor. Özellikle öğünler arası uzun tutulduğunda aç kalma refleksi ile beyin biraz daha yeme işinde toleranslı davranabiliyor. Bu durum özellikle ramazanda kilo almalara neden olabilir. Özet olarak obezlerde beyin-mide kontrolu devreden çıkar. Beyin yeterli gıda alındığını ve artık yenmemesi gerektiği konusunda uyarı yapmaz. Böylece kişi doyduğunu bilmez. Doyduğunu bilmediği içinde tencerenin dibine indiğinden ya da  artık durması gerektiği için durur. Böylece obesite başını alır gider.
Beyinin hipotalamus ile sindirim sistemi arasında acıkmayı ve doymayı belirleyen hormonal mekanizmalar vardır. Bu hormonlardan en önemlileri leptin ve grelin hormonlarıdır. Leptin hormonu, organizma günlük aktivitelerini yerine getirecek kadar gıda aldığında devreye girerek doygunluk hissi uyandırır. Böylece dışardan gıda alımı durur. Grelin hormonu ise leptinin aksine açlık hissi uyandırır. Dolayısıyla bu iki hormon birbirlerine karşı zıt etkiler gösterirler. İşte obezlerde ya leptin aktivasyonu azalmış ya da grelin salınımı çok artmıştır. Hatta her ikisi de olabilir. hipotalamustan yeterli leptin salgılanmadığı ya da aşırı grelin salgılandığında obezite kaçınılmazdır. Bazı ilaçların özelllikle antidepresanların leptin-grelin dengesini grelin lehine bozarak kilo alınımına sebebiyet verdiğini düşünmekteyiz. Son zamanlarda bilim adamları leptin aktivasyonunu arttırarak tokluk hissi uyandıracak böylelikle şişmanlığı tedavi edecek ilaçlar üzerinde çalışmaktadır. Ancak ne yazık ki şimdiye kadar henüz böyle bir ilaç geliştirilememiştir.
Bir görüşe göre de leptin aynı zamanda yağ dokusundan da salgılanmakta ve hipotalamusu etkilemektedir. Kanda düzensiz beslenme nedeniyle yağ oranı (trigliserit) arttığında tokluk hissi uyandıran bu hormon, kan beyin bariyerini geçemeyip beyine ulaşamamakta, hipotalamustan salgılanan miktarlar da yeterli olamamaktadır.
AZ YEMEK İÇİN, YEMEĞE BAŞLAYIP 15 DK. ARA VERİN
Leptin, yemeye başladıktan yaklaşık 20 dk sonra harekete geçer. Hızlı yemek yemek bu yönden sakıncalı olabilir. Çünkü leptin salgılanıp tokluk hissi uyandırıncaya kadar kilo yapacak derecede aşırı yenmiş olabilir. Benim kilo proplemi olanlara tavsiyem, hafif bir atıştırdıktan sonra en az 15-20 dk beklemeleri. Bunu yapanlar göreceklerdir ki, diğer zamanlara göre daha az yedikleri halde daha çabuk doyacaklardır. Örneğin yemeğe başladıktan sonra önemli bir konu mesela bir telefon nedeniyle bir süre ara verenlerin tekrar yemeğe döndüklerinde daha az yeme ihtiyacı duyarlar.
BAŞKA METABOLİK FAKTÖRLER DE VAR
Örneğin troid hormonları, metabolizma aktivitesini düzenleyen hormonlardır. Bu hormonlar az salgılandığında metabolizma yavaşlar. Bu durumda kalori harcanması düşeceği için alınan gıdalar yakılamayıp depolanmaya başlar. Tabi ki sonuç aşırı kilo alımıdır.
İnsülin direnci de kilo alınımını etkileyen önemli bir faktördür. İnsülin kan şekerini parçalayan ve enerjiye dönüştüren bir hormondur. Ancak bazı durumlarda kas, karaciğer ve yağ dokusu insüline karşı direnç geliştirir. Böylece insülin kan şekerini parçalayamaz ve kanda şeker oranı yükselmeye başlar (diyabet). Yani vücut gereginden fazla kalori maddesi üretmeye başlar. Bir de dışardan alınan yemeklerle vücüda giren kaloriler var. Sonuçta ihtiyaç fazlası çok yüksek orandaki kan şekeri yağlara dönüştürülerek depolanmaya başlanır. Sonuç yine obesite. Nitekim şeker hastalarının %80 i obesite ve sorunları ile boğuşuyor durumda.
YAŞLANMA SÜRECİ KİLOYA DAVETİYE ÇIKARIYOR
Aslında yaş ilerledikçe de metabolizma da git gide yavaşlar. Metabolizma yavaşladığı halde dışardan alınan gıda miktarı alışılageldiği gibi olursa bir süre sonra ihtiyaç fazlası kaloriler vücutta depolanmaya başlar. Bu nedenle kişiler yemek disiplinleri değişmediği halde yıllar süresince artan bir grafikle kilo almalarına bir anlam veremezler. Sırım gibi delikanlı ya  da fidan gibi bir bayan bir süre sonra göbekli şişman birine dönüşür. İşte ilerleyen yıllar sürecinde metabolizmanın yavaşlamasıyla kilo almamak için, gıda alınımını disiplinize etmeli ve spor aktivitelerini ihmal etmemelidir.
KADINLAR DAHA MI KOLAY KİLO ALIYOR?
Kadınlar daha kolay kilo alır, erkekler daha çabuk kilo verir. Bu konuda malesef bayanlar oldukça şanssızlar. Erkeklerin metabolizması bayanlara göre daha hızlıdır. Bayanlar hem kolay kilo alırlar hem de erkeklere göre daha zor verirler. Bu yüzden kilosuna dikkat eden bir bayanın yanında aynı makyaj malzemeleri gibi tartı malzemeleri de bulunmalı ve sürekli kilosunu kontrol etmelidir. Ayda yarım kilo bile alsa, bu sene de 6 , 2 sene de 12 kilo demektir. Bu nedenle küçükte olsa aylık kilo artışlarını çok önemsemelidir. Zira obesite bilinen en sinsi hastalıklardan biridir. Gizli gizli yerleşir, olay farkedildiğinde ise iş işten geçmiş olur.
OBESİTE ERKEKLİĞİ ÖLDÜRÜYOR
Obezite, erkeklik hormonunun azalmasına da neden olur. Testosteron yağda eridiği için şişmanlık nedeniyle yağlar arttıkça miktarı azalır. Bu yüzden obesite ne kadar ağır durumda ise, erkekliğin durumu da o kadar vahim olur. cinsel istek ve performans düşer.
Kadınlarda ise durum biraz farklıdır.  Karın içi yağlar androjen algısını artırdığı için menopoz öncesinde kıllanma gibi erkekleşme sorunları da başgösterir. Bu ise kadınlar için en istenmeye bir durum olsa gerektir.
YAĞLANMA ERKEKTE GÖBEKTE, KADINDA KALÇA DA
Karın içi yağlanma erkeklerde daha fazladır. Yağlanma en çok erkeklerde göbek ve karın bölgesinde, bayanlarda ise kalça ve basen bölgesinde olur. bu yüzden bayanlar kilo verdiklerinde eski fit hallerine dönebilirler. Erkekler ise kilo verseler bile karın bölgesinde sarkmalar olabilir. Özetle bayanların kilo vermesi daha hasarsızdır diyebiliriz. Diğer taratan obez erkeklerde prostat sorunlarına da sık rastlanır.
Erkek olsun bayan olsun kilo alma, beraberinde diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıkları da beraberinde getirir.
OBEZ KADINLARIN YÜZDE 40′I POLİKİSTİK OVER!
Obesite mi polikistik overe sebep oluyor yoksa, polikistik over sendromu mu obesite yapıyor bu henüz netlik kazanmamıştır. Ama kesin olan bir şey var ki, bunlar birbiri ile yakın akraba. Ancak obez olup zayıflayan kadınlarda polikistik over tablosunun da düzeliyor olması, obesitenin bu hastalığı oluşturduğu kanaati uyandırmakta.
OBESİTE KANSERİ DE TETİKLİYOR
Erkeklerde kanser yüzünden ölümlerin yüzde 14′ü, kadınlarda ise yüzde 20′sinden obezitenin sorumlu olduğu kanıtlanmış durumda. Obesitenin vücudun savunma sistemini ve direncini çökerttiği bu nedenle kanser oluşumunu kolaylaştırdığı düşünülmektedir.
ABD’DE HER YIL 300 BİN KİŞİ ŞİŞMANLIK NEDENİYLE HAYATINI KAYBEDİYOR.
Bu çok ciddi bir rakamdır. Amerika da sigaranın oluşturduğu hastalıklardan ve kanserden kaynaklanan ölümlerden bile daha yüksek bir rakamdır. İşin daha çarpıcı yanı ise her geçen yıl obez sayısı artıyor. Eğer tedbir alınmassa 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlası obez olacak. Ve insanoğlunun belki de en büyük problemi olacak. Bu nedenle şimdiden tartımızı koltuğumuzun altına alıp öyle dolaşmaya çıkmak daha iyi olacak gibi görünüyor.
 
dr mehmet yavuz
REEM Nöropsikiyatri

admin hakkında 18864 makale
Öylesine bir hasdta

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.