Reflünün kontrol altında tutulması gerek

Reflünün kontrol altında tutulması gerek
Suat Özden “Şikâyetleri ciddi boyutlara ulaşan küçük bir hasta grubunun sürekli tedavi edilmesi gerekiyor. Diğerleri de tedbir alırsa, reflü korkulacak bir hastalık değil!” diyor. Kronik bir hastalık olan ve yaşam boyu kişinin yakasını bırakmayan reflü, tedbir alınırsa kontrol altında tutulabiliyor.
Ciddi tedavi gerektiren reflü hastasının küçük bir grup olduğuna dikkat çeken VKV Amerikan Hastanesi Gastroenteroloji ve Hepatoloji Bölüm Şefi Dr.
Uzmanlar, çağın hastalığı olarak da gösterilen ve yaşam boyu kişiyle beraber seyreden reflünün kontrol altında tutulması gereken bir rahatsızlık olduğunu belirtiyor

Kronik bir hastalık olan reflü, sanıldığı gibi stresle daha da kötüleşen bir mide rahatsızlığı değil. Her midesi yanan veya ağrıyan için “reflü”den söz etmek de mümkün değ il. Bir çok insanda mide yanması, yenen yiyeceklerin geri gelmesi gibi şikâyetler olabiliyor. Ama bu şikâyetler belirli bir sıklığın ötesinde olursa, hastada ciddi problemlere yol açıyorsa ve endoskopide de bazı bulgulara rastlanmışsa o zaman bu hastaya “reflü hastası” deniyor.
Hastalığın tanısını doğru ve efektif koymak gerektiğine dikkat çeken Dr. Suat Özden reflü için “önemi yeni anlaşılan hastalıklardan biri” diyor.
20. yüzyıldan itibaren beslenme alışkanlıklarının çok değiştiğini, sosyoekonomik seviyedeki yükselme ile fast-food beslenme şeklinin de yaygınlaştığım hatırlatan Dr. Özden, “Kilolar arttı. Reflünün risk faktörleri arttığı için hastalıktan yakınan kişi sayısı da arttı. Yine de bu rahatsızlıktan çok çekinmemek gerekir. Her insanda zaman zaman reflü olması normaldir. Mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması olarak tanımladığımız reflü daha sık olmaya başlar ve beraberinde ciddi problemlere neden olursa o zaman reflü hastalığından bahsedebiliriz” uyarısında bulunuyor.
Bazen kalp krizi ile karışabiliyor
Reflü şikayetleri ile başvuran hastalar önce, ‘Şikayetleri hangi boyutta, komplikasyon gelişme riski var mı?’ şeklinde değerlendiriliyor. Ancak küçük bir hasta grubunun gastroentorolog tarafından yakından takip edilmesi gerekiyor. Reflünün kalp krizine benzer göğüs ağrısına sebep olabildiğine dikkat çeken Dr. Özden şu bilgileri veriyor:
“Dolayısıyla kardiyologlar da reflü hastasında devreye girebilir. Göğüs ağrısı olan hasta tabii ki önce bir kardiyologa görünmelidir. Kalp rahatsızlığı söz konusu mu değil mi, değerlendirilmeli ve olmadığı anlaşıldıktan sonra reflü için bize, gastroenterologa yönlendirilmelidir.” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Öksürük, nefes darlığı, astım türü şikâyetler de yine reflüye bağlı olabilir. Dolayısıyla bu tür şikâyeti olan hastaların bir bölümü göğüs hastalıkları uzmanına gider ya da boğaz ağrısıyla, ses tonunda çatallaşma şikayetiyle kulak burun boğaz doktoruna görünür, sonra bize gelir.”
Çocukluktan yaşlılığa, reflünün her yaşta görülebilen ve kronikleşebilen bir hastalık olduğunu hatırlatan Dr. Özden şunları söylüyor:
“Genel istatistiklere göre toplumun yüzde 20-25′inde zaman zaman reflü olduğu düşünülüyor. Reflünün altındaki mekanizma; yemek borusu ile mide arasındaki kapağın sık açılıp gevşek olmasıdır ve neden bazı insanda bu böyledir tam açıklanabilmiş değildir. Çocuklarda, yemek borusu ile mide arasındaki kapakçık doğdukları zaman tam olarak olgunlaşmamıştır. Çocuk büyüdükçe, yaklaşık 2 yaşına geldiğinde bu kapak olgunlaşmış olur ve reflü engellenir. Bebeklik dönemindeki kusmaların bir nedeni de budur. Devam ederse, ileriki yaşlarda bile kusuyorsa, çocuk için de reflü hastalığından söz edilebilir. Mutlaka tedbir alınması ve kontrol altında tutulması gereklidir. Bu dönemin ötesinde çocuklarda erişkinlerden daha düşüktür.”
Reflü nasıl tedavi ediliyor?
Reflü hastası, şikâyetleri arttığı zaman bir takım tedbirler almak zorunda. Şikayetleri arttırdığı bilinen bazı gıdalardan uzak durulması gerekiyor. Bu kapağı iyice açıp, gevşeten yiyecekler neler? Dr. Özden, bu yiyecekleri şöyle sıralıyor:
– Kafeinli içecekler; çay, kahve, çikolata
– Sigara ve alkol
– Kızartma ve yağlılar
– Özellikle naneli çiklet
– Domates suyu, portakal suyu Beraberinde alınması gereken tedbirler ise:
– Yemek yedikten sonra tok karnına yatmayın.
– Yatılan yatağın başı yukarı doğru kaldırılabilir.
– Hastaya sol yana yatması önerilir.
– Kilolu hastalar en kısa zamanda kilo vermeli.

Kilo kaybının, bu hastalık için bir tedavi şekli olduğunu belirten Dr. Özden, reflünün bu şekilde gerileyebileceğini söylüyor ve tedaviyle ilgili şunları söylüyor:
“Reflünün medikal tedavisinde kullanılan mide asidini azaltıcı ilaçlar var. Bunlar reflüyü dolaylı yoldan tedavi ediyor. Kapakçık mekanizmasını düzeltmiyor ama geriye kaçan asidin miktarını azaltmak suretiyle reflünün şikayetlerini azaltıyor, hastanın rahat etmesini sağlıyor.
Reflüsü olan yüzde 90 hastayı tedavi etmek mümkün bu ilaçlarla, ilacı kestiği zaman hastanın ciddi seyreden reflüsü varsa, şikâyetleri yeniden başlıyor. Dolayısıyla bazı hastalarda ilaç tedavisini sürekli yapmak gerekiyor, bu tür ilaçların uzun kullanımda önemli yan etkileri olmadığını biliyoruz.
Reflüden korkmayın ama tedaviyi ihmal etmeyin!
Hastanın şikayetlerini ortadan kaldırmak ve reflüye bağlı ortaya çıkabilecek komplikasyonların gelişmesini Önlemek için tedavi edilmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Özden, “Reflüden korkmaya gerek yok. Ama asit geri gele gele yemek borusunda tahriş yapabilir ve yemek borusu daralabilir. Hastada yutma zorluğu başlar böylelikle. Bunu önlemek lazım. Reflüye bağlı olarak yemek borusunun içindeki dokuda birtakım değişiklikler olabiliyor. Biz buna ‘barret özefagusu’ diyoruz.
Normalde yemek borusunu kaplayan mukoza değişime uğruyor, asit salgılayan mukozaya benzemeye başlıyor. O bölgede az da olsa kanser riskini artırıyor. Barret özefagusu oluşumu orada risk faktörüdür, mutlaka her hastada kanser olacak diye bir şey yok bu çok küçük bir risktir, fakat Amerika’da en hızlı artan kanser türü yemek borusu kanseri maalesef. Bu da direk reflü ile ilgili bir durum. Öyleyse, darlık oluşumunu engellemek, barret mukozası oluşumunu, kanser oluşumunu engellemek için tedbir almak gerekir.” diye konuşuyor.
Bir diğer tedavi şekli; endoskopi ile tedavi. Bu yöntem devamlı ilaç kullanan hastalar için bir alternatiftir. Alt kapakçık bölgesine, kapakçığı olgunlaştıracak birtakım müdahaleler yapıyoruz. Kapakçığın olduğu bölgeye, kasın içine bir madde enjeksiyonu yapıyoruz ve o bölgeyi daraltıyoruz.
Diğer bir yöntem de; kapakçığın olduğu yere elektrik akımı verilerek orada striktir oluşması sağlanıyor, asit kaçması azalıyor… Bunlar gastroskopi yapılırken uygulanabilen tedavi şekilleridir. Bir diğer yöntem; kapakçığı daraltmak için endoskopi ile dikiş uygulamasıdır.
En son tedavi şeklinin laparoskopik cerrahi olduğunu belirten Dr. Suat Özden “Bu ameliyata Nissen ameliyatı diyoruz. Kapalı tedavi tekniği olarak bilinen laparoskopik cerrahi ile yapılan bu ameliyatlara ihtiyacı olan reflü hastası sayısı çok azdır. Medikal tedaviye cevap vermeyen, tedaviye rağmen hala önemli şikâyetleri olan hastalarda düşünülebilecek bir yöntemdir. Başarı şansı erken evrede yüzde 90 civarındadır. Kapakçığın olduğu bölge bir hokka gibi midenin içine doğru itiliyor, mide kapakçığın etrafına dikiliyor. Burada mide yukarıya çekilip, etrafına sarılıp dikiliyor. Beş yıl içinde yaklaşık yüzde 30-40 hasta tekrar ilaç tedavisine ihtiyaç duyabiliyor. Ameliyatla tedavi edilecek hastanın doğru seçilmesi gerekiyor.” şeklinde bilgi veriyor.
Reflü’nün belirtileri
– Göğüste yanma
– Mide içeriğinin ağza gelmesi,
Atipik reflü semptomları
– Boğazda gıcık hissi,
– Faranjit,
– Ağız kokusu,
– Ses tonunda değişme,
– Çatallaşma,
– Kulaklarda açılıp kapanma (östaki disfonksiyonu),
– Göğüs ağrısı.
Bir önceki Cinsel isteksizliğin çareleri başlıklı konumuzda cinsel isteksizlik, erken boşalıyorum ve erken boşalıyorum ne yapabilirim hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: reflu bogazda darlik yapar mi, sesin tutulmasì, boğaz reflüsü nefes darlığı yaparmı, bogazda gıcık olursa, boqazda sesein tutulmasi

admin hakkında 18864 makale
Öylesine bir hasdta

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.