Kanser Tedavisinde Psikolojik Destek

Kanser Tedavisinde Psikolojik Destek

Günümüzde kanser tedavisinde oldukça gelişmiş yöntemler uygulanıyor. Bununla birlikte yapılan araştırmalar psikolojik destek hizmetlerinin de tedavi sürecini olumlu etkilediğini gösteriyor.

ACIBADEM TIP MERKEZLERİ – Kanser hastalığıyla baş etmek durumunda kalmak her insan için zor bir deneyim. Özellikle meme kanserinde psikoterapinin önemi, günümüzde üzerinde oldukça çok konuşulan bir konu. Bu süreçte alınacak psikolojik destek ise hem hastaya ve ailesine hastalıkla mücadelede kendilerine çok gerekli olan psikolojik enerjiyi, hem de yalnız olmadıklarının farkına varmalarını sağlıyor

Bu konuda yapılan çalışmalarda kanser hastalarında endişe ve depresyonun giderilmesi, hastalıkla baş etme, ağrı, bulantı ve kusmayı azaltma gibi konularda yapılan psikolojik destek çalışmaları ve özellikle grup terapilerinin oldukça olumlu sonuç verdiği görülmekte. Yapılan araştırmalar grup terapilerine düzenli olarak katılan meme kanseri hastalarının daha iyi bir yaşam kalitesini yakaladığını ve hastalıklarıyla çok daha kolay baş edebildiklerini belgeliyor. Başta meme kanseri olmakla birlikte diğer kanserlere yönelik hem grup terapileri, hem de bireysel terapiler Acıbadem Kozyatağı Hastanesi bünyesinde gerçekleştiriliyor. Psikolojik destek almak isteyenlerin doktoruna ya da hasta kabul görevlilerine danışması yeterli oluyor.
Neden psikolojik destek?
Hemen hepimiz hayatımızın zor dönemlerinde psikolojik desteğe ihtiyaç duyabiliriz. Kanser hastalığı ile baş etmenin bir bireyin hayatında karşılaşabileceği en zorlu süreçlerden biri olduğu düşünülürse, bu dönemde alınacak psikolojik desteğin önemi daha da anlaşılır bir hale geliyor. Kanser teşhisi konan bir çok kişi yakınlarını üzmemek veya ‘olumlu’ düşünmek adına bu süreçte ortaya çıkan korku, endişe ve üzüntülerini diledikleri gibi paylaşamıyor ve içten içe bir baskı yaşıyor. Bu durum zaten yorucu bir dönem geçirmekte olan bireyin tüm enerjisini güçlü görünmeye ve yakınlarına hiçbir şey belli etmemeye harcamasına sebep oluyor. Oysa böyle bir dönemde kişinin karşılaşacağı zorlukları aşabilmek için en çok ihtiyacı olan şeylerden biri kendi duygusal enerjisi.
Öte yandan bir aile bireyinin ya da yakınının kanser hastalığı ile baş etmek de bireyler için çok zorlu bir süreç oluşturabiliyor. Hasta yakınlarının psikolojik destek alması bu kişilerin yakınlarının hastalığı ve içinde bulundukları sürecin onların üzerinde yarattığı endişe, çaresizlik ve depresyon gibi birçok konuda duygu ve düşüncelerini paylaşabilmeleri, suçluluk ve ümitsizlik gibi hisleriyle baş edebilmeleri açısından büyük önem taşıyor.
Kanser hastalarına yönelik psikolojik destek hizmetleri bireysel ve grup terapileri olarak ikiye ayrılıyor. Psikoloğun bir danışanla baş başa yaptığı konuşma terapisine bireysel psikoterapi adı veriliyor. Burada amaç danışanın kendini güvende hissedebileceği bir ortam yaratılarak, özellikle başka kimselerle paylaşamadığı endişe, korku, kuruntu ve üzüntülerini tümüyle gizlilik çerçevesinde ve tarafsız bir kişiyle paylaşabilmesini sağlamak. Psikolog yapılan bu çalışmada kişinin kendi öz kaynaklarını güçlendirip hayatta yaşadığı zorluklarla kendi seçimleri doğrultusunda baş edebilmesini sağlamayı hedefliyor.
Grup terapisi ise dileyen bireylerin psikologla yapacakları bir ön görüşme sonrasında kendileri için uygun olan ve en fazla 5 ile 7 kişiden oluşan bir destek grubu oluşturmaları ile gerçekleşiyor. Gruplar bu konuda deneyimli bir ya da iki psikolog tarafından yönetiliyor. Bu çalışmada gizlilik ve saygı temel kurallar sayılıyor. Grup terapisinde kişiler yaşadıkları olayları oluşturacak güven ortamı çerçevesinde paylaşarak duygusal ve düşüncesel destek ihtiyaçlarını ifade ediyor ve grup terapistinin de yönlendirmesiyle bunları anlamlandırarak rahatlıyorlar.
Hasta yakınları içinse bireysel ve aile terapileri uygun görülüyor. Aile terapisi hasta olan kişinin yakınlarının bir araya gelerek endişe, korku ve sorunlarını psikoloğun da yardımıyla ifade etmeleri, adlandırmaları ve anlamlandırmalarını kapsıyor. Bu süreç aileler içerisinde konuşulamayan veya anlaşılamayan birçok konunun çözümü için önemli bir başlangıç noktası oluşturuyor.
Meme kanserinde psikolojik desteğin önemi
Konuyla ilgili görüştüğümüz Acıbadem Kozyatağı Hastanesi uzmanlarından Psikolog kanser hastalarının, özellikle de meme kanseri hastalarının psikolojik destek almasının önemini şöyle anlatıyor:
“Her türlü kanser hastalığının yanısıra özellikle meme kanserinde psikoterapi desteği almının öneminin büyük olduğunu düşünüyoruz, çünkü elimizde bununla ilgili araştırmalardan kaynaklanan somut veriler var. Meme kanseri bir kadının hayatı boyunca başına gelebilecek en zor durumlardan bir tanesi. Dolayısıyla kişinin bununla tek başına başa çıkmaya çalışması yerine konusunda uzman bir kişiden destek alması önem taşıyor. Yapılan çalışmalar bunun kişinin yaşam kalitesini artırdığını gösterdiği için, biz de buna çok önem veriyoruz. Kişinin hastalığını doktoruyla birlikte yönetebilmesi, tedavisi için işbirliği yapması ve bu süreçte yaşayacağı zorlukları, yaşadığı kayıpları kabullenebilmesi, hayatında yeni bir yaşam stili oluşturabilmesi açısından önem taşıyor. Ancak böyle bir durumda da ilk talep hastanın kendisinden ve de doktorundan gelmeli. Çünkü bu destek zorla verilebilecek bir şey değil, kişinin mutlaka bu konuda bilinçli ve gönüllü olması gerek.”
Bir de hastanın yakınları var. Onlar da desteğe ihtiyaç duyabiliyor. Özellikle kanser hastalarının yakınlarında “Aman, sakın söylemeyelim. Duyarsa yıkılır” gibi inanışlar oluyor. Diğer yandan, hasta da yakınlarını üzmemek için hastalığını bildiğini onlara söylememeyi tercih edebiliyor. Bunun sonucunda kişiler çoğu zaman karşılıklı rol yapıyorlar. Bu durumun  ruhsal birtakım sıkıntılara yol açtığını söyleyen uzmanımız, “Dolayısıyla burada bir hasta yakınının, hastanın yaşadığı durumu kabullenmemesi var. Öte yandan, hastalar doğru bilgilerle donandığı zaman kanserin bir kronik rahatsızlık olarak görülebileceğini ve bu sürecin günümüzde gelişmiş tıbbi tedaviler ve farklı bir yaklaşımla daha iyi yönetilebileceğini anlıyorlar. Bu tür kronik hastalıklarda rastlanan en önemli şeylerden biri, bireyin fiziksel kayıplarıyla birlikte toplumdaki rolünü de kaybettiğini düşünmesi oluyor. Kişi kendisini daha muhtaç, daha bağımlı hissediyor ve hastalık kişinin kendi kişiliğini tehdit eder bir hal alabiliyor. Bunun yarattığı kaybetme korkusu, bedensel dağılmadan daha korkutucu oluyor. Orada bizim görevimiz, bunu normalize etmek ve kişinin aslında hala aynı kişi olduğunu ona gösterebilmek oluyor. Öte yandan ölüm sürecinde de destek verdiğimiz hastalar ve hasta yakınları oldu. Ölüm, insanı çok yalnız hissettiren bir süreç. Böyle bir zamanda kişinin ve yakınlarının duygusal ihtiyaçları oldukça farklı yerlerde olabileceği için yapılan çalışmada kişinin yakınlarıyla paylaşamadığı konuları konuşabilmesi ve kendini ifade edebilmesi bu süreçte biraz olsun rahatlatıcı olabiliyor” diyor.
Psikolojik destek süreci nasıl başlıyor?
“Bizim çalışmamız, öncelikle hastanın ya da doktorunun isteğiyle bir tanışma görüşmesiyle başlıyor. Bu görüşmede hasta, paylaşmak istediğini paylaşıyor. Biz de onun yaşadığı durumu anlamaya çalışıyoruz. Örneğin, yeterince destek alabiliyor mu, etrafındaki insanlar için çok mu fazla canını sıkıyor, kendi öncelikleri nerede, hastalığın tanı süreci ne şekilde gerçekleşmiş, bu kişiyi nasıl etkilemiş gibi sorulara cevap almaya çalışıyoruz. Daha sonraki aşamada da, hastanın alışmış olduğu düzenden çıktığı bir dönem geliyor. Hastanın öz bakımı ile ilgili duygularını, düşüncelerini geliştirebilmek önem taşıyor. Çoğu kişi kendini ikinci plana atıp başkaları için yaşıyor çünkü. O konuda, biz kendisini ve öz bakımını düşünmenin bencillik olmadığını, bunun çok doğal bir süreç olduğunu anlatmaya çalışıyoruz” diyen Uzmanımız şöyle devam ediyor: “İnsan ilişkilerinde yaşadığı sıkıntılar varsa onları kendine kuruntu haline getirmemesini sağlamak, paylaşarak hislerini doğru olarak geri bildirebilmesini sağlamaya çalışıyoruz.”
Alınan sonuçlar nasıl değerlendiriliyor?
Uzmanımıza göre her şeyden önemlisi, hastanın durumu ve vereceği tepki. “Eğer hasta terapinin işe yaradığını düşünüyorsa, kendinde bazı değişimler hissediyorsa, kendini eskisi kadar çaresiz ve depresif hissetmiyorsa bunlar bizim için en değerli veriler” diyen uzmanımız, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Daha önce ben asla değişemem çünkü benim yapım bu diyen kişiler yavaş yavaş daha güçlü ve kendini daha iyi ifade edebilen bir konuma geliyor. Bir yetişkin olarak, kendi tedavisinde aktif rol alabiliyor. Bu çok önemli bir gelişme. Bence fiziksel hastalıkların tedavisinde psikoterapinin en büyük özelliği, bu şekilde hastanın öz bakım becerilerini geliştirebilmek.”

admin hakkında 18864 makale
Öylesine bir hasdta

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.