->
Bugun için artık psikiyatrik hastalıkların hepsinin biyolojik temeller üzerine geliştiği ve aslında nörolojik hastalıklar olduğu anlaşilmıştır. Prefrontal merkezlerde ve limbik sistemlerdeki mikro moleküler dengesizlikler, psikiyatrik hastalıkları oluşturmaktadır. Çünkü geliştirien tıbbi bir tedavi yoktu. Depresyon hastaları kendi hallerine bırakılır en fazla, manevi olarak desteklenirdi. Müzikoterapi gibi geleneksel yöntemler denenir bazen de akla hayale gelmeyecek yöntemlere başvurulurdu. Daha önce depresyon tedavisi için herhangi bir ilaç kullanılmıyordu. Hatta TMS (transkranial manyetik stimülasyon) ile bu psikolojik merkezlerin resetlenerek düzeltilmeye çalişilması da bu temele dayanmaktadır.
Depresyon, panik atak, psikoz, bipolar bozukluk, anksiyete, gibi psikolojik hastalıklarla alakalı ruh biliminin gelişmesi şurda çok değil, 60 senelik bir maziye sahiptir
Çok değil 60-70 yıl öncesine kadar çinde kullanılan bir yöntem çok ilginçtir. Depresyon hastaları en az 50 metre yüksekliklerden denize ya da nehirlere atılır. Bu arada ölen ölür. Kalanlar ise yaşadıkları şokun etkisiyle depresyondan kurtulabilirlerdi.
Psikolojik rahatsızlıklar, son yıllara kadar, elle tutulmayan, gözle görülmeyen, somut olmayıp soyut kavramlarla ifade edilirdi. Bu yüzden de bu hastalık grubuna ‘’ruh hastalıkları’’ adı verilmişti ki halen de bu kavram kullanılmaktadır. Adı ‘’ruh hastalıkları’’ olunca insanlarımız olaya doğa üstü motifler atfederek çareyi tıp dışı geleneksel eğilimlerle çözümlemeye çalismisladir. Bu alışkanlık ne yazık ki kimi yörelerde halen de sürmektedir.
Özellikle Anadolu da ruh hastalığı olupta, yöredeki tanınan bir hoca efendiye götürülmeyen hasta hemen hemen yok gibidir. Anadolu insanı, ruh hastalıklarının tedavisi açısından, kendine daha yakın gördüğü, ulaşilması daha kolay olan ve manevi değeri itibariyle yüksek mertebede kabul ettiği kişilere daha çok rağbet etmektedir. Bunlar içerisinde ilim sahibi gerçek din adamları, hastaları doktorlara yönlendirmekte, bazıları ise büyü, sihir ya da muska gibi kavramlarla, maalesef istismar etmektedir.
Beyinin, fonksiyoneL MRI, PET ve SPECT gibi ileri inceleme yöntemleri geliştirildikten sonra anlaşildı ki, aslında önceden kavram itibariyle elle tutulmayan gözle görülmeyen ve genel olarak ‘’ ruh hastalıkları’’ tabir edilen geniş hastalık grubunun, aslında biyolojik temelleri olduğu ve beyinin bazı merkezlerinin normal çalismamasindan kaynaklanmaktadır.
Örnegin, beyinde ki noradrenalin ve serotonin gibi mikrokimysal ajanların yetersizliğinin, depresyon gelişmesi ile ilişkili olduğu ispatlanmıştır. Özellikle imbik sistemdeki noradrenerjik ve serotonerjik fonksiyonlarda işlev azalmasının, kişiyi depresyona götürdüğü düşünülmektedir. Aynı şekilde psikozların da dopamin sistemi dengesizliği ile alakalı olduğu ileri sürülmektedir. Bugun için psikofarmakoloji çok geniş bir konu olup, ciltler dolusu kitapla izah edilebilir durumdadır . Ancak ruhsal hastalıkların daha karmaşik bir psikofarmakolojinin olduğu da bir gerçektir.
Son bilimsel gelişmelerle, psikolojik rahatsızlıklarla alakalı esas merkezin beyinin prefrontal bölgesi olduğunu artık bilmekteyiz. Prefrontal bölge, kaba hatlarıyla alın ile şakak bölgesi arasında kalan beyin bölgesidir. Prefrontal korteks genel olarak ahlaki yargıların, muhakeme etme, planlama, soyut (sembollerle düşünebilme) ve analitik düşünme merkezidir. Ayrıca sosyal sorumluluk gerektiren liderlik özellikleriyle ilgili davranışlarımızın da düzenlenmesini sağlar.
Bu genel üst özelliklerin yanı sıra, prefrontal korteks; mutluluk, üzüntü, neşe, sevgi gibi duyguları hissedip, canlandırdığımız beyin bölümüdür. Limbik sistemimizde oluşan temel dürtü ve heyecanlarımızın tanımlanabilir duygu ve düşünceler olarak çevirisini yapar. Diğer taraftan depresyon, şizofreni, duygudurum bozuklugu veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozuklugu gibi psikiyatrik bozuklukların, prefrontal kortekste azalan beyin kan akımı ile yakın ilişki içinde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca son incelemeler, beyinin sağ arka bölgesinin de psikolojik merkezler içerdiğini göstermektedir.
Hülasa , bugun için artık psikiyatrik hastalıkların hepsinin biyolojik temeller üzerine geliştiği ve aslında nörolojik hastalıklar olduğu anlaşilmıştır. Prefrontal merkezlerde ve limbik sistemlerdeki mikro moleküler dengesizlikler, psikiyatrik hastalıkları oluşturmaktadır. Hatta TMS (transkranial manyetik simülasyon) ile bu psikolojik merkezlerin resetlenerek düzeltilmeye çalisilmasi da bu temele dayanmaktadır. Öyle ümit ediyorum ki, gelecekte beyin nörobiyolojisi üzerinde gelişmeler oldukça bu hastalıkları daha net olarak anlayabileceğiz.
Kaynak: Nör.Dr.Mehmet Yavuz
REEM Nöropsikiyatri
Tel : 0212 281 91 91
0212 417 88 88
Adres : Levent Cad. Altzeren Sok. No:19 1.Levent / Beşiktaş
E-Mail : info@emg-eeg.com
Web : http://www.emg-eeg.com
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.