Ruh Sağlığı Uzmanı Danışanının Arkadaşı Olamaz!

Ruh Sağlığı Uzmanı Danışanının Arkadaşı Olamaz!
Sedat Özkan, ‘Humanite Psikiyatri’ ile gündüz hastanesi modelini Türkiye’ye getiriyor.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde ‘Liyezon Psikiyatri’ (Hastalara psikiyatrik tıp hizmeti verir, genel tıp ile psikiyatri arasındaki bağlantı ve işbirliğini yürütür) bölümünü kuran Prof. Dr. Dr. Psikiyatrinin günlük hayatın içine girdiğini ve ‘deli doktoru’ algısının değiştiğini anlatan Prof
Özkan, psikiyatriye dair zihinlere yerleşen klişelerle ilgili Sabah Gazetesi’nden Esra TÜZÜN’ün sorularını yanıtladı:
Esra Tüzün / Sabah Gazetesi
SORUNLAR MASAYA YATIRILIR
Psikiyariste giden hasta ilk önce çocukluğunu mu anlatır?

Her şeyini anlatır. Bedenini, beynini, ruhunu, ilişkilerini, hayallerini, hayal kırıklıklarını kişiyle birlikte masaya yatırırız. Kırgınlıklar, ya tamir edilir ya da yeniden yapılandırılır.
Çocukluktaki travmalar bugünkü rahatsızlıkların temeli midir?
Çocukluk dönemindeki travmalar, farkında olmadan yerleşik kalıplar yaratabiliyor. Örneğin, ucuz çapkınlık yapan ve şiddet uygulayan bir baba modeliyle büyüyen kız çocuğunun kafasında; erkeklere ilişkin bir kalıp oluşuyor. Bu sorunun giderilmesi için travmanın uzantılarının tüm yönleriyle ele alınması öneriliyor.
AMAÇ ŞİRİN GÖRÜNMEK DEĞİL
Psikiyatrist hep anlayışlı müşfik midir, arada hastasına tepki de gösterir mi?

Psikiyatri uzmanının yaptığı ya da yapmadığı, söylediği ya da söylemediği her şey; hastanın yararınadır. Cerrahi girişim nasıl hastanın canını acıtsa da onu nasıl iyileştiriyorsa, psikiyatri uzmanı da tedavinin gerektirdiği davranışlarda bulunur. Amaç, şirin gözükmek değildir. Tedavi etmek, gerekirse yüzleştirmek ve kişinin kendi tedavisinde, hayatında sorumluluğunu almasına yardımcı olmaktır. Hasta hekim ilişkisi tedaviye dönük bilimsel, ahlaki ve insanidir
CİNSİYET GÖZETİLMEZ
Psikiyatrist hastasıyla arkadaş olabilir mi?

Psikiyatrist hastasının en yakınıdır ama arkadaşı değildir. Zaten arkadaşlık ayrı, hekimlik ayrıdır. İlişki, tedavi ilişkisidir.
Psikiyatristle aradaki mesafe kalkınca hastanın psikiyatristine saygısı eksilir mi? Saygı zedelenirse sınır bozulur. Saygı ise en temel insani değerdir.
Psikiyatrik tedavide doktorun cinsiyeti hastalar için önemli midir? Psikiyatri uzmanı, kuaför seçer gibi seçilmez. Bilimin cinsiyeti olmadığı gibi bilimi uygulayanların da cinsiyeti yoktur.
ERKEKLER BAŞI DERDE GİRİNCE ÇÖZÜM ARAR
Sürekli mutsuz olanlara ne önerirsiniz?

Mutsuz kişiler tembellikten beslenir. Bu konuda atılması gereken en önemli adım, kişinin önce mutluluğun ne olduğunu ortaya koyması, sonra da mutsuzluklarıyla yüzleşmesidir. Mutluluk; çaba, mücadele, öğrenme, iletişim, paylaşım ve adaptasyon sonucunda elde ediliyor.
Psikiyatriste kadınların daha çok gitmesi, onların psikolojik sorunlara daha yatkın olduğunu mu gösterir?
Kadının anaç yapısı ve sorumluluk anlayışı, bunun başlıca nedenleri arasında. Ruhsal bozukluklara kadınlarda daha fazla rastlanması, onlardaki ruhsal bozukluğun daha çok olmasından değil, erkeklerin kendi başlarının çaresine bakmayı tercih etmelerinden kaynaklanıyor. Erkek, doktora ‘koruyucu sağlık’ anlamında başvurmak yerine, sadece başının derde girdiğini düşündüğü zamanlarda gidiyor. Bu tüm dünyada geçerli…
SEVGİ GÖRMEYEN ÇOCUKTA DERİ HASTALIĞI GÖRÜLÜR
Depresyon tedavisi ortalama ne kadar sürmeli?

Bunu belirleyen unsurlar; hastalığın ne olduğu, hastanın kim olduğu ve hekimin kim olduğuna göre değişir. Tedavi süreci ameliyat gibi hızlı değildir ama diyabet gibi de ömür boyu sürmez. Depresyon tedavisi en az altı ay sürer.
YENİ BİR HAYAT
Altı ay uzun bir zaman değil mi?

Bizler, ruhsal hastalığı tedavi etmenin yanında, o kişiye kendi koşullarında ve kendi tercihleri doğrultusunda yeni bir yaşam da oluşturmak durumundayız.
Hastayla konuştuğunuz zaman, hangi psikolojik sorunların hangi ağrılarla ortaya çıktığını anlıyor musunuz?
Ağrı davranışı, geçmişte öfkenin bastırıldığına ilişkin ipuçları verir. Hipertansiyon tablolarında da, ifade edilememiş ve bastırılmış öfkeyle bağlantı kurulabilir. Bağımsızlık çatışması yaşayanlarda da, mide ve bağırsak sistemine ilişkin sorunlar oldukça fazladır. Sevgi ihtiyacının karşılanmamasıyla ilgili çelişki ve ikilemler; akciğer hastalıkları ve deri ile ilgili hastalıklarda daha çok ortaya çıkar. Çocukken yeterince sevgi ve dokunma yaşamayan insanlarda da deri hastalıkları görülür
DERDİNİ DÖKMEYEN AĞRILARLA KIVRANIR
Psikolojik ağrılar fizyolojik ağrılardan nasıl ayırt edilir?

Ağrı kelimesi; Latince ceza, intikam, işkence sözcüğünden türemedir. Psikolojik olarak ağrı çeken insanlar, aslında psikolojik olarak haykırış içindedir. Bu ağrıyı çeken insanlar, “Sıkıntılıyım, mutsuzum” demektedir. Çoğu zaman kendileri bile bunun farkında değildirler. Kişi; duygusunu, öfkesini, ızdırabını, tepkisini ya da beklentisini beden dili ile ifade etmektedir. Sıkıntılarını dışa vuramayan kişiler bu ağrıları çeker. Kişi duygularını, iç çatışmasını, öfke ve beklentisini dile getiremez, bedenselleştirir. Söyleyemediklerinin acısını, ağrı olarak çeker. Bu ağrılar kırsal kesimde yaşayan kadınlarda sık görülür.
AİLELER DE DESTEK İSTER
Kanserli bir hastanın ailesi de psikolojik yardım almalı mı?

Kanserli yakınları olan aileler, çoğu zaman hastaya yetmediklerinin farkına vararak psikolojik yardım arayışlarına girer. Bu çok doğru bir yaklaşımdır.
‘POLLYANNA’ GİBİLERİN BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLÜDÜR
Aşk acısı ile psikiyatriste gidenler daha çok kadınlar mı, erkekler mi?

İlişkisinde mutsuz olan insan, kendini genel olarak mutsuz eder ve değersizlik duygusu, yaşama yönelik olumsuzlukları tetikler.
BAŞKASINI BULURUM
Kadınlar bu anlattıklarınızı daha çok yapıyor…

Duygusal mutsuzluk dünyanın her yerinde kadını daha çok etkiliyor. Kadın, erkekten daha duygusal… Erkeğin duygusal boşluğu daha kısa sürüyor ve ayrılıklardan sonra erkek zihniyetinde yaygın olarak, “Başka birini bulurum” inanışı yer alıyor. Kadın, aşk ilişkisini duygusal olarak ve psikolojik zeminde yaşarken, karşı cinse daha çok bağlanıyor. Erkek ise benmerkezci düşünce yapısından uzaklaşamıyor.
Karamsar insanların bağışıklığı zayıflar mı?
Araştırmalar ve klinik gözlemler; uzun süreli kızgınlık ve umutsuzluk algısının, bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini gösteriyor. Kişinin kendini algılaması pozitifse bu bağışıklık sistemini olumlu etkiler. Oysa kendini sürekli eleştirme halinin kişi üzerinde negatif etkisi bulunuyor. İyilik hissiyle yaşayan, kendisiyle barışık, huzurlu insanların bağışıklık sistemi daha güçlüyken, ruhu çöken insanın bağışıklık sistemi bundan olumsuz etkileniyor.

admin hakkında 18864 makale
Öylesine bir hasdta

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.