GOGÜS FİLMİ Faydaları

GOGÜS FİLMİ Faydaları
Radyoskopi uygulanırken hastanın aldığı ışının za­rarlı etkileri gün geçtikçe daha iyi anla­şılmıştır; öte yandan, akciğer filmi çe­kilirken saniyenin onda biri süresince uygulanan ışınım vücudu hemen hiç et­kilememektedir.
Radyoskopik inceleme akciğerlerin solunum esnasındaki hareketini, kalbin kasılmasını, büyük damarların hareket­lerini, derin soluk alma sırasında medi­yastin bölgesindeki (akciğerler arasın­daki bölge) yapıların hareketlerini, ak­ciğerdeki kistin ya da akciğer zarının yapraklan arasındaki sıvının hareketle­rini incelemek amacıyla uygulanır.
Akciğer üç boyutlu bir organ oldu­ğundan, kural olarak, akciğerlerdeki anormal oluşumları incelemek için çe­şitli yönlerden çekilen filmler birlikte değerlendirilir. Ayrıca akciğer kanseri gibi organın yalnız bir bölgesine yerleşen hastalıkları, çok iyi muayene eden dene­yimli bir hekimin bile atlayabileceği bi­linir. Hastanın yakınmalarının din­lenmesi, göğüs kafesinin gözle incelen­mesi (inspeksiyon), bir elin parmakla­rıyla öteki elin sırtına vurarak bu elin altındaki bölgeden alman sesin dinlen­mesi (perküsyon) ve akciğerlerin stetos-kop ile dinlenmesi (oskültasyon) hasta­lığın tanısında yardımcı yöntemlerdir; kesin tanı çoğu zaman bir akciğer filmi ile konur.
GOGÜS FİLMİ
Akciğerlerde bir hastalıktan kuşku-lanıldığında, akla gelecek ilk temel yak­laşımı göğüs bölgesinin radyolojik ince­lemesidir. Buna karşılık, hastanın yakınmala­rı, muayene bulguları ve öteki inceleme yöntemlerinden elde edilen sonuçlarla birlikte değerlendirilmeyen bir akciğer filminin de tek basma doğru tanıya ulaş­mak için yeterli olmadığı bilinir.
RADYOSKOPİ
On yıl öncesine değin göğüs kafesinin incelenmesinde sık kullanılan radyosv kopi, günümüzde yalnız gerektiğinde, göğüs filmini tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır
Bu amaçla, kronik bronş ve akciğer enfeksiyonlarını ve akciğer zarında hava toplanması ile olu­şan pnömotoraksı incelemek için soluk alıp verme sırasında çekilen ön-arka doğrultudaki filmlere ek olarak, kalp ve mediyastindeki yapılan görmek için yan ve 45° eğik planda çekilmiş filmler ve akciğerlerin tepe bölgelerini incele­mek amacıyla ön-arka doğrultuda çeki­len ve ışının vücuda eğik verildiği film­ler gereklidir.
Böylece varlığından kuşkulanılan ama alışılmış ön-arka doğrultuda çekil­miş akciğer filminde görülmeyen pek çok oluşum açığa çıkartılır. Ön-arka doğrultuda çekilen filmde ışın hastanın göğüs kafesini dayadığı film plakasına 2 m uzaktan verilir. Böylece, göğüs boşluğundaki organların boyutları ger­çeğe çok yakın olarak belirlendiğinden kalp büyümesi gibi rahatsızlıklar sapta­nabilir. Tam 2 m uzaklıktan çekilen ön-arka film teleradyografi olarak adlandı­rılır. Ucuz olması, verilen ışın dozunun çok düşük olması ve elde edilen filmin kolayca korunması ve saklanması nede­niyle, hiçbir yakınma olmayanlarda da kitlesel tarama yöntemi (örneğin, işe alınmadan önce sağlık raporu alabilmek için) olarak kullanılmaktadır. Akciğer filminin tümüyle normal olması çok de­ğerli bir bulgudur; bununla birlikte, her zaman normal çıksa bile, herkesin, ya­şamı boyunca belirli aralıklarla bu ince­lemeyi yinelemesi gerekir. Böylece, ak­ciğer ya da mediyastinle ilgili bir hasta­lık çok erken dönemde yakalanabilir.
TOMOGRAFİ
İtalya’da bulunmuş olan ve önceleri yal­nız göğsün içindeki yapılan incelemek, için kullanılan tomografi günümüzde radyolojik incelemelerin tümünde kullanılmaktadır. Teleradyografi çekimi sı­rasında tek bir planda üç boyutlu yapı-lann gölgelerinin üst üste binmesi so­nucu oluşan doku kesitleri nicelenir. Böylece tek bir filmde üst üste binme nedeniyle birbirinden ayırt edilemeyen yapılar, örneğin koyu renk görülen bronşlar ile damarlar birbirinden aynlır, hatta atardamarlar ile toplardamarların bile birbirinden ayn görülmesi müm­kün olur. Üst üste binme nedeniyle göz­den kaçan bir akciğer hastalığı da orta­ya çıkanlabilir.
Tomografi aynca akciğer dokusu ve mediyastindeki değişiklikleri sapta­mak için kullanılır.
BİLGİSAYARLI EKSENEL TOMOGRAFİ
Bilgisayarlı tomografi birkaç yıl önce-; sine değin birçok zorluk nedeniyle gö-! ğüs kafesinin incelenmesinde yaygm olarak kullanılamamaktaydı. Bu zorluk­ların en başta geleni göğsün içindeki yapılann doğal hareketleri sonucunda oluşan ve artefakt olarak bilinen görün­tü bozukluklanydı. Günümüzde kullanılan ileri teknoloji, tüm zorlukların aşılmasını sağlamış, bilgisayarlı tomog­rafi akciğer tümörlerinin komşu dokula­ra ‘yayılmasını incelemekte yaygın ola­rak kullanılmaya başlamıştır (bak. Bil­gisayarlı Tomografi).
BRONKOGRAFİ VE BRONKOSKOPÎ
Bronkografi bronşların yapısını incele­mede sık olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemde yerel anestezi uygulandıktan sonra, her yöne bükülebilen ince boru­larla bronş içine X ışınlarını geçirmeyen ve filmde görünebilen bir madde (kont­rast madde) verilir. Böylece, normal olarak görünmeyen bronş, bronşiyol ve daha ince hava yollarının duvarları gö­rünebilir ve bronşektazi (bronş genişle­mesi) gibi bozukluklar kolayca saptana­bilir. Bu yöntem küçük bronşların ince­lenmesi için daha uygundur. Daha bü­yük bronşların incelenmesinde ise, optik donanımlı esnek borularla doğrudan in­celemeyi ve gerekli yerlerden biyopsi alınmasını sağlayan hronkoskopi yönte­mi yeğlenmelidir (bak. Bronkoskopi).
AKCİĞERLERİN ANATOMİSİ
Akciğer dokusunda çok sayıda hava ke­seciği (alveol) vardır. Akciğerlerin solu­num birimleri olan hava keseciklerinin duvarlarında bulunan kan damarları gaz alışverişini sağlar. Böylece, akciğerlere gelen kandaki karbon dioksit burada ka­lır, kana oksijen geçer. Röntgen filmin­de akciğer dokusu koyu renkli alanlar olarak, damarlar ise beyaz ve çevreye doğru yayıldıkça çaplan küçülen yapı­lar halinde görünür. Akciğerin içindeki hava miktarı ve doku yoğunluğu ne ka­dar fazlaysa o kadar koyu görünür. Ak­ciğerlerin tepe bölgelerinde yoğunluk görece azdır; aşağı inildikçe doku yo­ğunluğu artar, filmdeki görüntü koyula­şır, akciğer tabanları filmin en koyu alanlarını oluşturur. Soluk alma sırasın­da akciğerler havayla dolduğundan, en koyu görüntüyü verir; soluk verildiğin­de İçi boşalan hava kesecikleri görece açık renkli olur.
Göğüs filminde, atardamarlar ve dallarının gölgeleri akciğerin sınırlarını oluşturur. Duvarları daha ince olan top­lardamarlar ise daha zor seçilir. Medi­yastinde bulunan toplardamarlardan anatoplardamar ve azigos toplardamarı (sağ göğsün boyuna toplardamarı) akci­ğerin alt bölgelerinde ve özellikle sağda daha iyi seçilir.
Bronşlar ve uzantılarının akciğer görüntüsünün oluşumundaki rolü daha önemsizdir. Bunlar normal olarak kesi­tin oluştuğu düzeye göre dairesel bir görüntü verirken akciğer sapma yaklaş­tıkça kalınlaşan duvarlarının yarattığı görüntüye bağlı olarak çizgisel gölgeler oluşturur.
Normal olarak akciğerdeki lenf da­marları ve sinirler görünmez. Bazı du­rumlarda oluşan lenf bezi büyümesi filmde beyaz gölgeler halinde görünür ve her zaman bir bozukluk olduğunu gösterir.
Hava keseciklerine ilişkin bütün pa­tolojik değişiklikler akciğer dokusunun havalanmasını azalttığından filmde çok erken dönemlerde ve kolayca saptanır. Özellikle atardamar sahasında kan do­laşımının artması da daha erken dönem­lerde akciğer sınırlarının belirginleşme­sine yol açar. Buna karşılık bronşları ya da hücreler arasındaki alam ilgilendiren bozukluklar, iltihaba ya da tümöre bağlı olsa da, erken dönemde çok zor sapta­nır. Akciğerlerdeki havanın arttığı, kan dolaşımının ya da hücreler arasındaki dokunun azaldığı bütün bozukluklar, radyolojik olarak kolayca saptanabilen ve akciğer alanlarının koyulaşmasına neden olan değişikliklere yol açar. Akciğer amfizemi hem akciğerlerdeki havanın artmasına yol açtığı hem de dolaşan kanda ve hücreler arasında­ki alanda değişikliğe yol açtığı için her iki akciğerde de koyulaşmaya ne­den olan ve en sık rastlanan hastalıklar­dandır.

admin hakkında 18864 makale
Öylesine bir hasdta

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.