Oruç tut genç kal

Oruç tut genç kal
Bizleri gerçekten büyük bir tehlike bekliyor. Yapılan incelemelere göre eğer tedbir alınmassa 2050 yılında hemen herkes obez olacak. Bu ise bir çok obesite proplemlerini ve metabolizma hastalıklarını beraberinde getiriyor. Son teknolojik açılımları kullanan reklam endüstrisi insanları bilinçsizce ve kontrolsuzce tüketmeye zorluyor.

‘’Acıkmadan yemeyin, doymadan kalkın’’ Peygamberimizin buyruğu olan bu hadis tüm meselenin özüdür

Hiç şüphesiz ki, oruç tutmak bu anlamda bize aç kalma kültürünü de öğretiyor. Bedenimizi ve arzularımızı disiplinize etme anlamında bize çok şeyler öğretiyor. Aynı zamanda beşeri ve sosyal faydaları da sayılamacak kadar çok. Açlık sınırında olan insanları ve fakirleri anlamaya yarıyor. Oruç tutmak bu anlamda başlı başına bir empati olayı. Biz burda oruç tutmanın toplumsal yararlarından çok sağlığımız üzerindeki tartışma götürmeyen faydalarını bölümler halinde ifade etmeye çalışacağız;
ORUCUN HAFIZA VE ALGILAMA ÜZERİNE ETKİLERİ;
Oruç tutmak suretiyle bir takım bedeni arzulardan bir süreliğine de olsa uzaklaşırız. Böylece işlerimize daha çok odaklanmak ve yoğunlaşmamız mümkün olmaktadır. Oruçlu iken bedenimiz lüzumsuz metabolik aktivitelerle uğraşmayacağı için algılama ve öğrenme faaliyetleri çok artmaktadır. Hafıza ve belleğimiz daha fazla kayıtlama yapmaktadır. Zaten biz sınavlara giren öğrencilerin az bir kahvaltı ile girmelerini önermekteyiz. Mide dolu iken mesela yoğun bir öğle ya da akşam yemeğinden sonra algılama ve öğrenme minumuma iner. Bu noktada yoğun metabolizma faaliyetleri esnasında beyin kan dolaşımı da normale göre azalır. Bu ise yeni şeyler öğrenmeyi asgariye indirir. Tarihteki bir çok ünlü düşünür ve filozofun sık sık kendilerini günlerce açlığa tabi tutarak fikir ürettiklerini bilmekteyiz. Bu nedenle az yemenin zihini açtığını ve kişiyi daha mantıklı düşünmeye sevk ettiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla orucun kişisel gelişim üzerine çok olumlu etkileri vardır. Oruç sayesinde bir nevi davranışları kontrol etme antremanları yapılır.
 
ORUCUN YAŞLANMA ÜZERİNE ETKİLERİ (ORUÇ TUT GENÇ KAL);
Kandaki lipit ve kollesterol düzeyinin bir çok hastalıkta kilit rol oynadığını artık bilmekteyiz. Damar duvarları, düzensiz ve disiplinsiz beslenme sonucu olarak zaman içerisinde kollesterol parçacıkları ile kaplanarak kan sirkülasyonunu bozar. Özellikle dokuları besleyen küçük kapiller damarlar çalışamaz hale gelir. Dokuların beslenmesi bozularak bir çok hastalık tezahür eder. Hücre yenilenmesi aksar, dokuların kendini onarması imkansız hale gelir. Yaşlanma süreci hızlanır ve organ kayıpları oluşur. Bu nedenle sadece ramazan aylarında değil, normal zamanlarda da düzenli oruç tutanlarda lipit ve kollesterol düzeyleri azalacağı için damarlar kendilerini tamir imkanı bulur. Damar lümenleri temizlenir ve kan dolaşımı rahatlar. Adeta kireçle kaplı olan damar cidarları normal anatomik yapısına döner. Bir doktor abimiz yıllar önce yemek öğünlerini günde bire indirmişti. Sonraki süreçte yaklaşık 6 ay sonra beyazlaşan saçlarının tekrar siyahlaştığını ve eskiden asansörle çıkmak zorunda kaldığı yerleri şimdi adeta koşarcasına merdivenlerden çıkabildiğini söylemişti. Dolayısıyla  düzenli oruç tutmanın yaşlanmayı geciktirerek kişiyi daha genç yapacağını söyleyebiliriz.
ORUCUN VÜCUT SAVUNMASI ÜZERİNE ETKİLERİ
Gün içerisinde sürekli bir şeyler yeyip içmek, sürekli vücut metabolizmasını meşgul eden bir durumdur. Bu ise vucudun savunma sistemini zayıflatan bir olgudur. Metabolizma artıkça savunma zayıflar. Çünkü vücut tüm enerjisini, dışardan alınan gıdaları hazmetmek için kullanır. Bu nedenle oruç tutan kişilerde metabolizmaya ayrılan zaman azalacağı için savunma direnci yükselir. Oruç, aynı zamanda başda karaciğer olmak üzere tüm sindirim organlarının dinlenmesine de imkan tanır. Karaciğer bir fabrika gibi doğumdan hayatın sonlanacağı güne kadar sürekli çalışır. Oruç vasıtasıyla karaciğeri dinlendirmek onun da ömrünü uzatacaktır. Vücut savunmasında, kan içinde devriye gezen akyuvarların performansı çok önemlidir. Bunlar vücüdun her noktasına çok çabuk ulaşabilirler. Herhangi bir düşman alarmı geldiği zaman, bu askerler hemen olay yerine sevkedilirken bir yandan da kemik iliğinde yeni askerler üretilmeye başlanır. Dinlenmiş bir bedende, dinlenmiş bir metabolizma da vücüdun karakolları ve askerleri en yüksek performansla çalışır. Oruç tutan kişide aynı zamanda damar cidarları da sağlam olacağı için askerler en ince dokulara kadar gidebilirler.
ORUÇ KANSER OLUŞUMUNU ÖNLEYEBİLİR Mİ?
Kanser, vücudun herhangi bir yerinde bir kaç anarşik hücrenin terör faaliyetleri için başkaldırması ile başlar. Ancak bu terorist faaliyet bazen truva atı gibi bedenin kendi dokusu gibi bir görüntü vererek savunma sistemini yanıltmak isteyebilir. Eğer beden, sürekli metabolizma faaliyetleri ile uğraşıyorsa hem istihbaratı zayıflar hem de neler olup bittiğini tam anlayamayabilir. Oruçlu kişi de ise organizma kendini kontrol etmeye vakit bulur ve böyle terorist faaliyetlere anında müdehale eder. Böylece kanser oluşumu en başında bertaraf edilmiş olur.
ORUÇ TUTMANIN MAHSURLU OLDUĞU HALLER
Sonuçta oruç sağlıklı insanlar içindir. Bazı hastalık durumlarında oruç tutmak mahsurlu olabilmektedir. Örneğin felç geçirme riski olanlarda oruç tutmak, vücudun susuz kalması süretiyle kanın yoğunlaşmasına neden olabileceğinden mahsurlu olabilir. Diyabet hastalarında da kan şekerinin düşme tehlikesi olabileceğinden mahsurlu olabilir. Gün içinde sürekli ilaç kullanması zorunlu olanlar da oruç tutamazlar. Aktif mide ülseri olanlar da oruç tutmamalıdır. Böbrek yetmezliği nedeniyle süreki sıvı alması gereken kişilerin de oruç tutması mahsurludur. Parkinson, Alzheimer, Sara hastalığı, Çeşitli ruh hastalıklarında da oruç tutmak mahsurlu olabilir. Bu konuda en doğru kararı hastayı takip ve tedavi eden doktoru verecektir.
dr mehmet yavuz
REEM Nöropsikiyatri
Nöroloji Uzmanı
 

admin hakkında 18864 makale
Öylesine bir hasdta

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.